19 Kasım 2013 Salı

NAHİD SIRRI ÖRİK / TASTAMAM BİR YAŞAMDAN YAZAR ÇIKAR MI?


    Son kitabı Edebiyat Ölmelidir'de diyor ki Enver Aysever: "Yazarlık büyük bir noksanlık, yokluk, eksiklik -ne dersek diyelim- üstüne kurulur gibi gelir bana. Tastamam bir yaşamdan yazar çıkmaz". Katılıyorum. Ya da şöyle demeliyim belki, okuduğum yazarların hayat hikayeleri de oldukça ilgilendiriyor beni. İlgimi çekiyor.     O canım eserleri yazdıran itkiyi merak ediyorum. Eğer ilginç bir hayat hikayesi veyahut ufak da olsa ilginç bir ayrıntı öğrendiysem yazara dair, o yazarın eserlerine daha fazla yakınlaşıyorum. Tastamam, yavan bir yaşam sürdürmüş olan kişi etkileyici eserler veremez gibi geliyor bana da. Büyük yokluklar ya da trajediler değil kastım. Hepimiz sessizce kendi hayatlarımızı yaşıyoruz. Bu sırada kimlerle tanışıyoruz? Nasıl bir aileye sahibiz? Annemiz, babamız, kardeşimiz nasıl insanlar? Ya diğerleri? Akrabalar, arkadaşlar, öğretmenlerimiz? Kiminle, ne konuşuyoruz? Neler görüyor gözlerimiz her gün ve neyi duyuyor kulaklarımız? En önemlisi, tüm bunlardan nasıl etkileniyoruz? Her bir olay, görüntü, ses, temas... Nasıl izler bırakıyor ruhumuza? Şanslı mıyız? Şanssız mıyız? 
    İşte... Yazan, çizen, sanat üreten insanlar söz konusu olduğunda daha da dikkat çekici bir önem kazanıyor tüm bunlar. Ve "Turnede Bir Artist Öldürüldü" isimli romanı okurken bir bir düşüyorlar aklıma. Nahid Sırrı Örik'in yaşamını düşünüyorum. Az çok bilgi sahibiyim ama biraz daha araştırınca, sanatçının eserlerinin arka planında, yaşamına dair bir takım noksanlıkların ve farklılıkların izleri olduğunu daha fazla hissediyorum. 
   

    Nahid Sırrı Örik'in eserleri, roman karakterleri oldukça ilginç. İnsanların kötülükleriyle şekillenmiş, kötü dünyalar kurguluyor yazar. "Fazla normal insanlarla meşgul olmaktan hazzetmem" diyor. Bunun nedeni belki de diğer insanlara göre normal sayılmayan tavırlar içerisinde olmasından kaynaklanıyor. Berlin'de, büyükelçilikte çalışırken katıldığı bir opera gösterimine kadın kılığında gitmesi (ki Osmanlı dönemindeyiz), farklı cinsel eğilimlerini açığa çıkarıyor. Alman gazetelerinde alay konusu oluyor ve bu alaylı yaklaşım, birçok Avrupa ülkesini gezdikten sonra ülkesine döndüğünde de kendisini bırakmıyor, ölümüne kadar devam ediyor.        Telif hakları ödenmiyor, eserlerini basmaktan ve eleştirmekten kaçınanların olduğu bir ortamda hak ettiği yeri bulamıyor. Öyle ki Yusuf Ziya Ortaç "Kırıtarak gelirken uzaktan Nahid Sırrı, Sanırım pantolonlu ceketli bir kız gelir" demeye kadar vardırıyor işi. 
   Osmanlı dönemini de görüyor, Cumhuriyet dönemini de... Babası çeşitli devlet kurumlarında mütercimlik ve hukuk hocalığı yapmış bir zat. Kendisi de Mekteb-i Sultani'ye, bir Fransız ve bir İngiliz okuluna gidiyor fakat hepsini yarım bırakıyor. Osmanlı zamanında farklı tavrıyla, Cumhuriyet'ten sonra ise eski Osmanlı yaşam tarzına olan bağlılığıyla dışlanıyor. Kısacası her iki zaman diliminde de yer bulamıyor kendisine. Hayatının son yıllarını maddi zorluklar içerisinde geçiriyor.
    Nahid Sırrı 1960 yılındaki vefatının ardından uzunca bir süre, neredeyse tamamen unutuluyor. 90'lı yıllarda tekrar keşfediliyor ve günümüzde de giderek artan bir ilgiyle eserleri yeniden basılıyor. "Sultan Hamid Düşerken" ve "Kıskanmak" film oluyorlar, "Eve Düşen Yıldırım" ise televizyoncuların ilgisini çekiyor ve dizi haline getiriliyor. Sanatçının kaderidir ya bu... Ölümünden çok sonra hak ettiği değeri buluyor eserleri. 
   Ve kadınlar... Nahid Sırrı'nın kadınları... Aklından bin bir şeytani düşünce geçen, hem sevgililerine hem de rakibelerine acı çektiren, hırslı, kıskanç, cinsel arzuları kuvvetli kadınlar... "Kötü insanları anlatır" dedik ama "kötü niyetli kadınları" demeliydim belki de. Çünkü yapıtlarının merkezinde hep kadınlar vardır. Niyetleri   hiç de iyi olmayan, erkekleri şu ya da bu şekilde etkileyen kadınlar... Nahid Sırrı için doğaldır tüm bunlar. "Bir romancının kıymeti, fena insanlarda da nüans bırakış ile fena insanları toptan kötü etmemesiyle de ölçülür" demektedir.* Fakat işin aslı, erkek kahramanlarına yüklediği olumlu özellikleri kadın kahramanlarından esirgemiştir. Erkekler daha yumuşak ve ağırbaşlıdırlar. Yakışıklıdırlar. Aslında Kıskanmak romanı hariç genelde eserlerinde kadınlar da güzeldir. Güzellik önemlidir. Çirkinsen yok sayılırsın. Yaşlanıp çirkinleşmekten çok korktuğunu söyleyen bir yazar için gayet normal bir düşünce değil midir bu? 

    
   Yazının başında Aysever'in düşüncesini belirtmiştim ya hani? Bazı yoksunlukların yazarı etkilediğinden? İşte tam da bu noktada, Nahid Sırrı'nın neden hep kadınları merkeze aldığı konusunda, küçük yaşta annesinden ayrı kaldığı ve bu durumdan etkilendiği savını öne sürebiliriz. Kendisi 4 yaşına gelmeden annesi ve babası ayrılan yazar, uzun yıllar sonra görebilmiştir annesini. Acaba anne sevgisinin yoksunluğu mudur onu böylesi karakterler yaratmaya iten? Bir şeyler var, belli. Bu ilginç hayat hikayesinden süzülerek hikayeler arasında yer bulmuş duygusal nüanslar var. Bu da böyle bir hikaye...
   Okurken, yazanı merak etmekten vazgeçmeyeceğim sanırım. Araştıracağım, didikleyeceğim. Kimi zaman öğrendiğimi beğenmeyeceğim belki; kimi zaman çok daha anlayışlı olacağım, yakın hissedeceğim kendimi. Fakat her zaman hikaye kuranların hikayelerini merak edeceğim. Tıpkı Nahid Sırrı'yı merak ettiğim ve beni hüzünlendirdiği gerçeği gibi...



               ...Birden aklıma geldi bak Nahid Sırrı Örik
                  Takılırdık ona hep "Merhabalar Bay Erik!"
                  İçten kuşkulu, sessiz, kapanık bir insandı
                  Bilmem öteyi bundan daha iyi mi sandı?...
                                                                   Sabih İzzet Alaçam **






*  A.Ömer Türkeş/ Turnede Bir Artist Öldürüldü-Önsöz/ Oğlak Yayınları
** Özge Soylu/ Nahid Sırrı Örik, Kıskanmak ve Psikanaliz/ Bilkent Üniversitesi Master Tezi-2001

   


10 yorum:

  1. Nahid Sırrı Örik'in hayat hikayesi de biraz Sait Faik Abasıyanık gibi.. benzerlikler buldum..benzer meraklar ve benzer sorular hep benim de aklıma gelir.. ve hatta senin de yaptığın gibi.. araştıracağım derken öyle bir dalarım ki derinlere!.. öğrendiğim her yeni bilgi de okuduğum yazar, şair, yönetmen..vs..ye dair meraklanmakta hiç de yersiz olmadığını gösterir bana da!.. içindeyiz Sezercim..

    Enver Aysever'in dediği gibi; "Yazarlık büyük bir noksanlık, yokluk, eksiklik -ne dersek diyelim- üstüne kurulur gibi gelir bana. Tastamam bir yaşamdan yazar çıkmaz"..

    Okuduğun kitap ve yazarı hakkında çok güzel değerlendirmelerde bulunmuşsun Sezercim.. Ben de senin yazını bir çırpıda okuyuverdim, bir yeni bilgi daha öğrendim.. Teşekkür ederim. Sevgilerimle..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Esincim... Asıl ben teşekkür ederim her zaman yaptığın nazik yorumlar için. Benzer beğeniler, düşünceler içinde olduğumuzun farkındayım. Blogunu keyifle takip ediyorum çünkü:)
      Benden de sevgiler...

      Sil
  2. Cok guzel bir yazi olmus :-) tastamam bir yasamdan yazar cikmaz uzerine Enis Batur'un bir lafi vardi, bulup yazacagim sana. E-mail atacagim birazdan zaten, oradan yazarim :-)

    YanıtlaSil
  3. Bulamadim! Hatirladigim unlu yazarlardan bir kac ornek vermisti, kimisi bir oturusta yazmis kimisi bes senede. Kimi cok fakirmis, kimi cok varlikli. Kisisel tecrubelerin, bunalimlarin veya gelgitlerin yazi adamini sekillendirdigi dolayisi ile eserin catisini olusturdugu dogrudur ama illa mengene arasinda kalip yazilacak diye de bir kural yoktur bence. Yazma isi, ayni resim, heykel veya diger sanat urunleri gibi ortaya cikarmasi cok mesakkatli bir sey. Bir kelime uzerine gunlerce dusunen yazarlar var, bir heykel icin binlerce cizip yapan sanatcilar var, her halikarda dogum gibi mesakkatli bir surec :-)
    Yazarlarin hayatlarini bilmek yazarin eserlerini taniyabilmek adina elzem bir surec. Bunu ilk Goethe ile anlamistim, cunku once hayatini okumustum sonra eserlerini. Gabriel garcia Marquez'de de tam tersi oldu ve eksikligini hissettim :-) Simdi okudugum iki biyografi de (Steven Tyler ve Keith Richards) muzige de ayni sekilde yaklasmanin buyuk faydalar getirdigini anlamami sagladi. Her ne cesit sanat dali olursa olsun, sanatcinin hayatini veya kisisel ozelliklerini bilmek yarattigi eseri anlamakta buyuk yardimi oluyor.
    nahid Bey'i duymamistim bile. Sayende bir yazar daha eklendi listeye :-) Kadinlara karsi olan tepkisini ise hem annesiz buyumek hem de ozellikle yasadigi donemde icinde kaldigi cinsel kimlik probleminde karsi cinse duydugu kiskanclik da etkilidir diye dusunuyorum. Yasam tarzi kisitlanmis bir insanin icinde bulundugu cift cinsiyet dogal olarak olmak istedigi, yasamak istedigi feminen kimligi ozgurce yasayan kadinlara karsi bir tepki dogurmus sanirim.
    Boyleyken boyle :-)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mengene arasında kalmak değil de... Çok ufak, belki de farkında olunmayan bir yoksunluk, bir olay vs. bile etkileyebilir bence. İnsan ruhu, insan psikolojisi çok ilginç, çok karmaşık çünkü.
      Bir de çok tartan, planlı programlı yazan, planlı programlı tanıtım yapan yazarların eserleri yapay geliyor bana. Acı olsun biraz acı:) Rahatsız olsun biraz yazar. Çok rahat olmasın:)
      Ellerine sağlık Başakım. Uzun uzun yorum yaptın ya, çok mutlu oldum.

      Sil
    2. Valla bana yuz verirsen ben dosenirim boyle :-)

      Sil
  4. Merhaba carsambaya bir odevim var. Guncel olarak takip ediyorsaniz sorumu sormak istiyorum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumları takip edebiliyorum her gün. Normalde Adsız yorumları yayınlamam ama yardımcı olabileceksem cevaplarım.

      Sil
  5. Ismim lutfi. Edebiyat y.lisans ogrencisiyim uludag da. Yeni edebiyat dersinde sultan hamid duserken tevdi edildi bana. Onu bitirdim ancak daha sonra da bir makale istendi. Benbdebhazir bu yazari okumaya baslamisken kitaplarini alayim bundan devam edeyim dedim. Oncelikle yazarin kiskanmak turnede bir artist olduruldu ve yildiz olmak kolay mi romanlarinin kadnlarini karsilastirip fikir uretecektim. Fakat gecen haftaya kadar orik in escinsel oldugunu bilmiyordum. E benbbuna nasil baglicam kadinlarin kiskanmasini erkeklerin guzelligini? Selim ileri haricinde belki biraz da bahriye ceri haricinde yazan cizen yok da kanaatlerimle hocami nasil etkileyecegim? Su an ofsayta dustugumu hissediyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dediğiniz konuda iyi bir şeyler yazabilmek için psikoloji kitapları da okumak ve istediğiniz bağlantıyı yapmak gerekir bence. Fakat zamanınız yeterli değilmiş. Benim yazımın altında yer alan kaynaklar bölümündeki master tezini okudunuz mu? O tez fikir verebilir size. İnternette var.
      Bir de Oğlak Yayınları'ndan çıkan Nahid Sırrı Örik romanlarının ön sözlerinde dediğiniz konulardan bahsediliyor.
      Dediğiniz gibi Nahid Sırrı hakkında çok yazan yok. İyi araştırmak lazım. Ama güzel bir konu, kolay gelsin.

      Sil

Yorumu olan?